5.10.2007

BÖCEKLER EVRİME KARŞI

Evrim teorisinde böceklerin kökeni konusu büyük bir problem haline gelmiştir. Böcek fosilleri incelendiğinde bu canlıların Devonyan ve Üst Karbon adı verilen dönemlerde aniden, bugünkü halleriyle ortaya çıktıkları görülmektedir. Evrim teorisinin temel inancına göre bütün böceklerin atası olması gereken ilkel böcek ise ortada yoktur. Yani böcekler daha basit bir canlının evrimleşmesiyle ortaya çıkmamışlardır. Yukarıdaki örneklerde de gördüğümüz gibi, 350-400 milyon yıl önce, şimdiki formlarında, aynı kompleks organlara sahip olarak ortaya çıkmışlardır. Böceklerin hiç değişmeden günümüze kadar gelmiş olmaları onların hiç evrim geçirmediklerini ortaya koymaktadır. Bilinen 1.087 böcek ailesinin %69'unun fosili bulunmuştur. Bu fosilleşmiş böcekler bugün de aynı özelliklere sahiptirler. Evrim teorisinin çözemediği sorunlardan biri budur.

İkinci büyük sorun ise böceklerin çeşitliliğidir. Evrim senaryolarına göre tek bir atadan evrimleşmiş olan böceklerin belirli bir sayısı olmalıdır. Ancak bugün böcek türlerinin 30 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Böcek nüfusu ise bu tahminlere göre katrilyonları aşmaktadır. Bir canlının bu kadar çok çeşitliliğe ve tür sayısı kadar farklı özelliklere sahip olması, evrim için diğer bir cevapsız soru oluşturmaktadır. Evrim gibi hayali bir sürecin meydana gelebilmesi için ne bu kadar çeşitliliği sağlayacak mutasyon ne de yeterli vakit vardır. California Berkeley Üniversitesi'nden Profesör R. W. Merrit ve K. W. Cummins, An Introduction to the Aquatic Insects of North America (Kuzey Amerika'daki Su Böcekleri Konusuna Giriş) adlı kitapta şu yorumu yapmaktadırlar:

Fosil kayıtları hakkındaki yorumlar büyük bir dikkatle yapılmalıdır. Mesela, böceklerin kara/su kökenini açıklamak için kullanılan fosillerin kısa süre önce, kesinlikle ilkel böcekler olmadıkları, deniz kabuklularının fosilleşmiş parçaları olduğu ortaya çıktı!

Böceklerin kökenini süslü bir üslupla anlatan çok sayıda evrimci senaryo olmasına rağmen, konuyla yakından ilgili olan bilim adamlarının araştırmaları işte bu sonuçları vermektedir. Gerçekten de, diğer canlılarda olduğu gibi, evrim teorisini savunanlar, böcekler konusunda da somut delillere dayanmamaktadırlar. Berkeley ve Oxford Üniversitelerinde yaptıkları araştırmalarla tanınan H. V. Daly ve J. T. Doyen'in yorumları da bu gerçeği ortaya koymaktadır:

Ne yazık ki böceklerin kökenine rehberlik edecek hayati aşamaların kanıtları henüz fosil kayıtlarında bulunamamıştır... Kanatlar böceklerin başarısına, diğer organlardan çok daha fazla katkıda bulunmuştur, ama kanatların tarihsel kökeni halen geniş çapta bir sır olarak kalmaktadır. Pensilvanya döneminden kalan ilk böcek fosilleri zaten kanatlıdır... Bu yüzden kanada dönüşen vücut bölümleri, evrim aşamaları, ve kanat oluşumunu sağlayan ekolojik koşullar kuşkuludur.

Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden Ward Wheeler da, uzun süren çalışmalarının ardından Nature dergisinde yayınlanan makalesinde delil eksikliğini vurguluyor ve çalışmaların istenilen sonucu vermediğini belirtiyor:

Doğru cevabı verdiğinden asla emin olamazsın, çünkü her grubun kökeni zamanın sisi içinde kaybolmuştur.

Bir diğer büyük problem ise böceklerin mükemmel tasarımlara sahip olmalarıdır. Kanat, kimyasal haberleşme, sosyal örgütlenme, mimarlık gibi son derece gelişmiş becerileri doğada hiç olmayan faydalı mutasyon veya kademeli evrim gibi uydurma evrim mekanizmalarıyla açıklamak mümkün değildir.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, böcekler dünyadaki yaşam için çok önemli görevler üstlenmiş, bu görev için özel olarak tasarlanmış ve üstün becerilerle donatılmışlardır.